THE OLYMPIC GAMES
appropriately
uygun şekilde
armchair
koltuk
circumstance
durum, koşul
come (in)to
-e başlamak
commercialism
ticari tutum
conceive
düşünmek, tasarlamak
event
müsabaka, olay
honour
onurlandırmak, saygı göstermek
host
ağırlamak, ev sahipliği yapmak
invade
saldırmak
spectacle
muhteşem
spirit
ruh
sprint
koşmak, sürat koşusu
statement
ifade, beyan, bildiri, söz
troop
topluluk, askerler
sattelite
uydu
competitor
rakip